Gezdim Gördüm

My bones ache to go home.Like the elephants. Or is it rheumatism?

10.8.06

Rozaje den Ayrılış

Harika geçen 2 günün sonunda artık Rozaje'den ayrılmamız gerekiyor. Tatil kısa gezilip görülmesi gereken yerler çok. İşlerimiz de çok . Önce tekrar polise gidip biz burdan ayrılıyoruz dememiz gerekiyor. Bu arada ben annemin okulunu ve türbesini kaydetmemisim . Onları görüntülemek istiyorum. Ahmet ve babama polis merkezine , annem , İndira ve bende önce annemin okuluna , sonrada türbeye gitmek üzere Sako dayının evinden ayrılıyoruz. Annemin okulu hala duruyor. Hatta İndira da bu okulda öğretmen. Annem sınıfını gösteriyor. Kapının yanındaki 3. ve 4. pencereler. Okula adını veren Mustafa Pecanin Tito nun yoldaşlarından birisiymiş. Ama nedense Tito ya ait, Tito ile ilgili ne varsa herşeyin adını değiştirirken bu okulun adına dokunmamışlar.

Hadi şimdi türbeye gidelim diyorum. İlk geldiğimiz akşam şöyle bir dolaşmıştık yeni yapılan caminin yakınlarında . Orda annem türbeden bahsetmişti. Ben niye göremedim o akşam diye sordum. Meğerse cami inşaatı yapmak için adamcağızın mezarını bozmuşlar. Üstüne naylondan örtü koymuşlar. Ben de kamera ile buraları çektim . sonradan filmi izlerken herkes bu naylonları niye çektin dedi. Ben de annemden öğrendiğim kadarıyla türbenin hikayesini anlattım.

Burada yatan adam askermiş ve savaşta başı kopmuş . Kellesini koltuğunun altına alıp savaşmaya devam etmiş savaşa savaşa da şimdi yattığı yere kadar gelmiş. Burada onu bir kadın görmüş ve çığlığı basmış adaın başı yok diye. Adamcağız da geçirdiği şoktan ( başka neden olacak ki! ) orada düşüp ölmüş. Öldüğü yere de mezarını kazmışlar. Annemle ilgisi de şöyle. Annem bebekken çok hastalanmış o kadar hastalanmış ki ananem artık ya iyileşsin yada ölsün diye dua etmiş. Ona demişler ki çocuğun zıbınını türbeye bırak , sabah ıslak bulursan yaşayacaki kuru bulursan ölecek. Sabah baktıklarında ıslakmış zıbın. Sevinmişler yaşayacak diye. YAşamış da gerçekten.

Az ileride de sarı bir bina var ev olarak kullanılan. Annem diyor ki bak burası da eskiden sağlık ocağıydı. Aşı oluyorduk burada. Nasıl aşı yapıyorlarsa artık üstünden 50 sene geçmesine rağmen annem hala unutamamış.

Ziyaretlerimizde tamalandıktan sonra herkesle vedalaşıyoruz. Annem ayrılıyoruz diye üzülür ağlar sanmıştım ama beklediğim kadar tepki vermedi. Biz bu seyahati kararlaştırırken artık bi daha gidemem bu son olur diyordu. Rozaje den ayrılırken gene gelirim hatta belki sonbaharda geliriz babanla diyordu. Yolları öğrendik artık.

Şimdi yazarken bile elim gitmiyor Rozaje den nasıl ayrıldığımızı yazmaya. Ama bir şekilde çıktık ve kosovaya gidiyoruz şimdi indira yanımızda...

2 Comments:

Anonymous Adsız said...

rozaje cok muhtesem bır jer ve senın anlatıklarında cok etkıleyıcı saygılar sunarım...

8:45 ÖS  
Blogger H a l i l ÇELİK said...

Kısmet oldu, bu ay Cetine'den İpek'e gecerken Rozaje'da bir soluklanma fırsatı bulduk...

Yazılarınıza denk gelince önü odun yığılı o cânım taş evleri, şirin camisi, yemyeşil dağları ve dağların üzerinde adeta ak küheylanlar gibi koşturan beyaz bulutları geldi takıldı aklıma... Otel Rozaje'ın ilginç mimarisi ve Kebapçı ASS'ın güzel köftelerini de eklemeden geçemeyeceğim...

Bu ufacık, şirin, mütevazı beldenin, Rozaje'ın havasını solumuş olmaktan dolayı bahtiyarım...

Sizinle paylaşayım istedim...

Hürmetler, H a l i l

10:11 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home