Rozaje Günlüğü - II
İnsan bu fotografın çekildiği yerden durup karsıya baktıgında neden bu bölgeye neden Karadağ dendiğini anlıyor sanki. Bütün dağlar o kadar koyu bir yeşil ki biraz uzaktan siyah zannedebilirsiniz.
Rozajdaki ilk sabahımızda herzamanki gibi ilk uyanan Emir ve mecburen hepimiz uyanıyoruz. Yoğun bir programımız var. İlk önce kahvaltı edecek bir yer bulmamız, Rozaj polisine biz geldik buradayız dememiz , agovic mahallesini ziyaret etmemiz, İbar ın kaynağına gitmemiz, ordan da ananemin köyü Trpez e gitmemiz var planda.
Buralarda bildiğimiz Türk kahvaltısı gibi bir kahvaltı bulmak bir yana kahvaltı etmek gibi bir alışkanlık yok. Çay bile yok. İnsanlar sabah bir kahve içip ondan sonra ancak 12 gibi yemeklerini yiyorlar. Sokakta Nehru yu görüyoruz. Bir anda Emir in elinden tutup hemen yanımızdaki markete sokuyor. Emir de itiraz yok birazdan elinde bir Milk ile çıkıyor marketten. Dün gördüğümüz börekçiye gidicez diyoruz. Gidin gidin onlarda bizden diyor. AHmet , Emire neden çikolata aldı diye soruyor anneme. Burada çocuklara bişey almak adetmiş. Karşılaştığımız bir çok insan Emir'e böyle bir çikolata-cips-kraker içeren bir paket verdi. Koca bir poşet dolusu hediyemiz oldu yani.
Börekçi gayet güzel temiz ve Küçük bir dükkan. Zurap Seferi ve karısı işletiyorlar burayı. Adam inanılmaz derecede Billy Zane e benziyor . Karısıda ufak tefek , güleç yüzlü , çok tatlı bir kadın. Ortaya karışık börek söyledik. Annemde içeride çaydanlık görmüş. Çay var galiba yaşasın. Börekler çok güzel ama çay malesef nane çayı . Yogurt tercih ediyorum bende. Sonra sohbet açılıyor bir şekilde Zurap ın babamın yeni ölmüş olan teyze kızının görümcesinin oğlu olduğu ortaya çıkıyor. Çok dokunuyor bize bir duygusallaşıyoruz, gözlerimiz doluyor. Hasret kalınan bir akrabaya bağlı birilerine memleketten çok uzak bir yerde rastlamak çok dokunuyor hepimize. Gelin de ağlıyor.
Emir in hepimizi sabahın köründe uyandırdığını söylemis miydim. Bu yüzden hala çok erken. Polise gidip biz geldik demek için hemen karşıdaki merkeze geçiyoruz ama burda mesai bizdeki gibi değil saat 10 da başlıyor galiba da 4 de bitiyor. Ne kadar hoş keşke burdada o kadar kısa sürse mesailer. Neyse doldurmamız gereken formlar varmış onları karşı kırtasiyeden alıp Rozajdaki 2 üçgenli otelin önündeki kafede yerimizi alıyoruz. Şükürler olsun Karadağ bürokrasisi ile de tanıştım artık gözüm açık gitmez. İndira da geliyor bize yardımcı olmak için . Annemle babam birbirleriyle çekişe çekişe dolduruyorlar formları. Birbirleriyle o kadar çok çekişiyorlar ki formu yanlış dolduruyorlar birbirlerine laf yetiştirmekten. Ahmet in formunu da İndira dolduruyor ve tabiki en yanlışsız formda tek kelime boşnakça bilmeyen Ahmet in oluyor.
Formlar teslim edilirken bizde Ahmet ve Emir le birlikte kafede oturuyoruz. Gölge altı o kadar soğukki içim üşüyor. Emir de başına buyruk ortalarda dolaşıyor. Onu görmeye çalışırken Ahmet aaa Mirsat Türkcan a bak diyor. Resmini çekene kadar uzaklaşıyor. Ünlü birini de görmüş olduk buna da şükürler olsun.
Bürokratik işlemlerimizde tamamlandıktan sonra turumuza başlayabiliriz. İlk durak dedemin evi. Dedemin evinden çıktıktan sonra Ömer Aginica ya gidiyoruz. Yugoslavyada kadınlar kocalarının adıyla anılıyorlar. Mesela ben Ahmedica yım , annemde Ahmedica.
Bu yüzden biraz yaşlıca olan kadınların isimlerini pek öğrenemedim. Belki kendileri bile unutmuşlardır kullanmaya kullanmaya. Uzun Lafın kısası Ömer Aginica bir kadın. Kocası yıllar önce ölmüş ama hala onun ismiyle çağırılıyor.
Burda da bizi çok karşılıyorlar. Ömer Aginica nın gelini nerde kalıyorsunuz gelin burda kalın, kalmıyormusunuz o zaman öğle yemeğine kalın , dolaşacakmısınız o zaman dolaşıp akşam yemeğine gelin diye ısrar ediyor. Biz kapıdan çıkarken bile arkamızdan tembihliyordu. Ömer Aginica yaşlı ve hasta. Biz gittiğimizde yatıyordu. Binbir özür diliyor. Damatlar kusura bakmasın ayağa kalkamıyorum karşılayamıyorum diye. Beni yanına oturtuyor. Elimi tutuyor sıkı sıkı. Annemle sohbet ediyorlar. Arada Damatlara çok teşekkür ederim sizi getirdiği için diyor. Çok tatlı. Arada bir bana sarılıp beni öpüyor. Annem gençliğinde okaar güzeldi ki diyor. Hala da güzel. Ziyaretimiz bitip kalkmak üzereyken bana bir kutu lokum uzatıyor Emir e bu diyor.
Ömer Aginicalardan ayrılıp Agovic mahallesinden aşağı dogru yürüyoruz. Fakat o da ne Emir yapacağını yapmış ve acilen bezinin değişmesi gerekiyor. Annem çimenlerde değiştir bak cöp tenekesi de var diyor. Emir i değiştirirken kimin bahçesindeysek artık bir karı koca kapının önüne çıkıyorlar. Hah tamam şimdi paparayı yedik derken kadın aşkolsun hiç yerde değiştirilirmi gel içeride değiştir diye darılıyor bana. Kimsiniz kimlerdensiniz faslına geçilince annem hemen ben yunus agovic in kızıyım diyor . Rozajda kime kendini tanıtması gerekse hemen bunu söyledi. Anne 50 yıl olmuş kim tanıyacak dedmi burda. Yaşlılar ölmüş. Olsun onlar tanımasalarda buralarda onun adı anılsın yine, onun için söylüyorum dedi. Bu çift de çok ısrar ediyorlar içeri girmemiz için . Kalacak yeriniz var mı var. O zaman gelin öğle yemeği yiyelim. vaktiniz yok mu o zaman bir kahve içelim. Muhtemelen annemin akrabalarından biri. Her nekadar birbirlerini tanımasalar da.
trpez ve İbar gezimiz Az sonra ...
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home