Rozaje Günlüğü - I
Yeni Pazar dan Rojaya varabilmek için kaç tane tünelden geçtik hatırlamıyorum. Tabi bir sınır daha geçtik . Sırbistan ve Karadağ sınırı. Her ne kadar uluslararası camiada tek bir ülke gibi hareket etseler de aralarında sınır var. Bir kaç ay önce de referandum yapılmış Karadağ da Sırbistandan ayrılalım mı diye. Ayrılmak yönünde çıkmış oylar. Baba diyorum neden ayrılıyorlar . Eee ortaklık zor diyor gülüyor. Karadağ sınırında sınır polisi pasaportlarımızı kontrol ediyor ama herhangi bir damga basmıyor. Rozaj karadağ sınırına çok yakın. nihayet öğleden sonra varıyoruz Rojaya. Kalacağımız ev geldiğimiz yönün tam aksi istikametinde. Sako dayıların evinin önünde duruyoruz. İndira ya haber veriyoruz geldik biz diye. 10 dk sonra İndira geliyor sarılıyoruz ağlıyoruz . 20 sene olmuş onu görmeyeli. Bizi yukarıya çıkarıyor eve. Sako dayının evi 26 yıl önce nasılsa simdi de öyle. Kendisi artık burada oturmuyor. Oğlu Samir yaşıyormuş bu evde ama o da biz gittiğimizde Rozajda olmadığından ev bize ait. İndira bizim için hazırlık yapmış evde. Vazoda taze çiçekler var , kase de meyve. Başka bir tabak da da çikolatalı bisküvi koymuş. Çok hoş. İndira çok tatlı.
Vaktimiz sınırlı olduğundan biran önce ne yapacağımızı konuşuyoruz. Önce Sevim in ananesinin emanetleri var onları götürmemiz ve vize alabilmemiz için bize davetiye gönderdiği için teşekkür etmeye gitmemiz gerekiyor. Oraya gidiyoruz. Anane Elinde sigarası, öbür elinde telefonu, önünde kahvesi, ayağında şalvarı uzun boyu ve fit vücuduyla hanımağa gibi. Ahmet için ilk kez sıkıntılı anlar başlıyor sohbet koyu ama bir kelime bile anlamıyor sürekli dinliyor anlamadan. Bende anlıyorum desem yalan olur ama yapacak bir şey yok. Yeri gelmişken Rozajda misafir ağırlama şeklinden bahsedeyim. Sanki misafirin ağzının 1-2 saniye boş durması büyük bir günahmış gibi sürekli ikramda bulunuyorlar. Bunun için ortada koca bir sehpa var ve sürekli bir şeyler getiriliyor buraya. İlk önce meyve suyu veya şerbet, sonra kahve, sonra meyve tabağı (koca bir kaseye meyveler konuyor bıçaklar da bu kasenin etrafına yerleştirilip öyle servis ediliyor.), lokum, pandispanya ya benzeyen sapsarı bir kek, bol kaymaklı süt hatta gittiğimiz başka bir evde salatalık dilimleyip ikram etmişlerdi. Ahmet çok garipsedi bu durumu hatta salatalık ikram edildiğini de ilk kez görüyorum dedi. Ahmet bahçeden olduğu içindir bu ikram. Taze taze yememiz için.
Daha sonra Cem abim babama brodlu bir hemşerisinden bahsetmiş babama. Babam onu görmek istiyor. Önce Rozaj'ın içinde kısa bir tur atıyoruz sonra da oraya gidiyoruz. Cadde üstünde yerin altında bir köfteci dükkanı. Dukkanın sahibi orda değil. Damadı Nehru var telefon ediyorlar Mustafa amcaya gelsin diye. Size köfte yapayım mı diyor. Valla çok iyi olur. Mustafa amca geliyor Babamı görünce inanmıyorum der gibi elini sallıyor. Nerdeyse bütün gecemiz orda geçiyor. Köfteler çok güzel . Yogurt vereyimmi diyor Nehru , Emir için istiyorum. Meğerse rozajda ayrana yogurt diyorlarmış. Koyu kıvamlı bir ayran. Ama Emir in umurunda değil sandalyeleri birleştirmiş uyuma pozisyonuna geçmiş. Eve gidelim de yatırayım diyorum. İndira ile eve gidiyoruz ama heyhat gel gör ki en önemli ihtiyacımız olan Emir in bezleri araba da kalmış. Arabayı da İndira nın evinin oraya bırakmışız. Ahmet - Ben - İndira ile birlikte arabaya gidiyoruz. Emir in bezleri dışında almamız gereken bir bavul daha var. indira nın kocası bizi arabayla bırakmak için ısrar ediyor. Yürürüz filan diyoruz ama ben konuşamadığım için beni anlamıyorlar. Reno 5 e binyoruz . İndira yolda Ahmet bak deyip bişeyler anlatıyor. Ahmet anlamıyor bende anlamadım valla diyorum. Onlar gülüyorlar biz gülüyoruz. Kapının önüne gelince İndira nın kocası arabadan iniyor biz vedalaşacak zannederken bavulu kapıyor yukarı çıkarmak için . Bırakmıyoruz bu sefer. Ahmet ne biçim insan bunlar. Ne kadar ilgililer. Ben hayatta böyle bişey yapmazdım diyor. yukarı çıkıyoruz.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home